ÇOCUKTA İNATÇILIK VE EBEVEYNİN ROLÜ

İnatçılık, çocuğun belli bir makul nedeni olmaksızın bir harekette ısrar etmesi; düşüncesini, davranışını, isteğini ve durumunu uzun süre geçse de değiştirmeyerek tutturmacılığa devam etmesidir. Çocukların aileleriyle inatlaşmasının çeşitli nedenleri olabilir.

İnatçılık çocuğunuzun bulunduğu 2-5 yaş dönemleri arasında görülen doğal bir gelişim belirtisi olabilir. Çocuk ben duygusunun ve özgür olma bilincinin gelişiminden kaynaklanan inatçılık gösterir. Bu durumda anne ve baba, çocuğun gelişim dönemi özellikleri hakkında bilgi sahibi olarak çocuğunu iyi tanımalıdır. Ebeveyn 2 – 5 yaşları arasındaki çocuğun kendini kabul ettirmeye çalıştığını ve sosyalleşmeye başladığı için inatçılığının normal bir aşama olduğunu kabul etmelidir. Anne-baba, bu durumun farkında olarak sakin davranmaya çalışmalıdır. İnatçılığın alışkanlık haline gelmemesi için ebeveyn, çocukla gereksiz yere güç savaşına girmemelidir. İnatçılığı körükleyecek davranışlar önceden sezilerek tedbir alınmalıdır.

Anne-baba ile diğer aile büyüklerinin tutum birliği içinde olmamaları da çocuğu inatçılığa sürükleyebilir. . Anne-baba ve diğer aile büyükleri konulan kuralların uygulanması konusunda ortak tutum geliştirerek kararlı, tutarlı ve devamlı davranmalıdır. Çocukla birlikte sınırlar ve kurallar net olarak belirlenmelidir. Baştan hayır denilen şeye, daha sonra evet denilmemelidir. Çocuğun ısrar ve inadına yenik düşmemeye çalışılmalıdır. Ebeveyn ilkeli, sakin ve sevecen davranmalıdır. Aile büyükleri (dede, nine) bu sürece müdahil olarak çocuktan yana tavır almamalı, ağlama, tepinme davranışları nedeniyle çocuğa asla taviz verilmemelidir. Aksi halde çocuk bu tür davranışta ısrar ederek bunu kendince bir problem çözme yöntemi olarak benimseyecektir.

Anne-baba veya diğer aile büyükleri tarafından çocuğun her istediğinin yapılması bir zaman sonra çocuğun isteklerinin kontrolünün kaybına sebep olabilir. Çocuğa küçük yaşlardan itibaren irade ve sabır eğitimi vermek gerekir. Her istediğine hemen ulaşamayacağı yaşatılarak öğretilmelidir. İnatlaştığı şeyin neden yapılamayacağı açık bir dille anlatılmalıdır. Aksi takdirde çocuk neden yapılamayacağını anlamadığı için bu durumu kabullenmeyecektir. Çocuğun yeni durumu kabullenmesi için zaman tanınmalıdır. Hayatta kalıcı kuralların olduğu ve her şeyin zamanı olduğu düşüncesinin küçük yaştan itibaren çocuğa aşılanması faydalı olacaktır.

Çocuğun temel fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanamaması da inatçılığı tetikleyebilir. Temel fiziksel ve duygusal ihtiyaçlar yerinde, zamanında ve yeterli dozda karşılanmalıdır. Çocuk kendi başına bir şeyler başarabilmesi için serbest bırakılıp cesaretlendirilmelidir. Çocuk, isteklerini kızarak, tepinerek, bağırarak değil, normal davranışlar sergileyerek ifade ettiğinde yerine getirmek gerekir. Çocuklardaki zaman kavramının yetişkinlerden farklı olduğunu bilmek burada ebeveynlere yardımcı olacaktır. Ayrıca çocuğu ilgilendiren değişimler ve yeni durumlar mutlaka önceden çocuğa açıklanmalıdır.

Çocuk ile ebeveyn arasında oluşabilecek gerginlik durumu diğer aile üyeleriyle de inatlaşmasına sebep olabilir. Bu nedenle anne-baba, asla inada karşı inatla karşılık vermemelidir. İnat anında çocuğun üzerine gidilmemeli ama istediği de yapılmamalıdır. Çocukla yumuşak ve uzlaşmacı bir ses tonu ile konuşularak istediği şeyin neden yapılamayacağı basit bir dil ile açıklanmalıdır. Ses tonu ilişkileri olumlu anlamda düzenlemenize destek olacaktır. Sabırlı olunarak, çocuğun anlattıkları sonuna kadar dinlenilmelidir. Çocukla ben dili ile konuşularak duyguları paylaşılmalıdır. Çocuk inatlaşıp huysuzluk yaptığında değil, sakinleştiğinde ilgi gösterilmelidir. Bu durum çocuğun zihninde ‘’sakinleştiğimde daha iyi anlaşabiliyoruz’’ mesajını oluşturacaktır. Çocuğun, kendini sözel olarak ifade etmesi için destek olunmalıdır. Anne-baba, çocuğa olan sevgilerini söz ve davranışlarıyla her zaman göstermelidir.

Aileler farkında olmadan çocuğu inatçı olmaya yönlendiren davranışlarda bulunabilirler. Ebeveynler, çocuğa karşı, “hayır” kelimesini ekonomik kullanmalıdırlar. Çocuğa hayır demek yerine sınırlı seçenek sunulmalıdır. Uzlaşmanın önemi anlatılmalıdır. Çocuk yemek yeme, giyinme gibi kendi başına yapabileceği işlerde daima desteklenmelidir. Çocukla, inatlaştığı konuda yargılamadan, eleştirmeden, sorgulamadan konuşulmalıdır. Çocuğa “inatçı, huysuz, asi vb.” denilerek olumsuz etiketlenmemelidir. Çocuğun olumlu davranışları takdir edilerek olumlu benlik değeri artırılmalıdır. Anne-baba, çocuğun inadını kendine yönelik bir saldırı olarak algılayıp kişiselleştirmemelidir.

Çocuğunuzun inatlaşması ve huysuzluğuyla başa çıkmanın özel bir formülü yoktur ancak dikkatli ve tedbirli yaklaşımla bu dönemi daha az sıkıntılı atlatabilmek için bazı önerilerde bulunulabilir:

  • Kararlı olmalı,  anne ve baba olarak paralel davranışlarda bulunulmalıdır.
  • İnadı körükleyecek davranışlar önceden sezilmeye ve önlem almaya çalışılmalıdır.
  • “Hayır” kelimesini kullanmamaya çalışarak, beklentiler anlatılmalıdır (“hayır, çiçekleri kopartma” yerine “çiçekleri koruyacağını biliyorum, aferin” gibi).
  • Kendini sözel olarak ifade etmesi için desteklemeli ve model olunmalıdır. Amacın kimin güçlü kimin güçsüz olduğunu kanıtlamak olmadığı hissettirilmelidir.
  • Kalabalık bir yerde tutturma, inat ve huysuzluk olduğunda, herkesin baktığını düşünerek geri adım atmamalı, ortamdan uzaklaşılmalıdır (“sakinleşene kadar arabada bekleyeceğiz” gibi).
  • Rakip değil aynı tarafta olunduğu hissettirilmelidir.

Bir cevap yazın

Hemen ara
Whatsapp
Merhaba,